İnsan ihtiyaçları, ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisine göre; maddi ihtiyaçlar, sosyal ihtiyaçlar ve manevi ihtiyaçlar olarak sınıflandırılmakta olup, maddi ihtiyaçların ilk sırasında gelen fiziksel ihtiyaçların ilk iki sırasını da yemek ve içmek oluşturmaktadır. Yemek ve içmek ihtiyaçlarının karşılanması ise, insanların kendi üretimleri ile veya üreticilerinden hammadde veya mamül mal satın alınması ile olmaktadır. Bu ihtiyaçların karşılanma şekilleri, insanların hayat tarzlarında ki ve şartlardaki değişim paralelinde, zaman içinde değişim göstererek süregelmiştir. Gelinen nokta da yeme-içme bir sektör haline gelmiş olup, zaten bu alanda var olan esnafta hayatiyetini devam ettirebilmek için örgütlenmeye başlamıştır.
Bir ekonomik birim olarak faaliyette bulunan esnaf ve sanatkar aynı zamanda toplumsal bir görevi de yerine getirmektedir. Çünkü, esnaf ve sanatkarların, genellikle babadan oğula veya çalışana aktarılan mesleki bilgi ile bir milleti oluşturan kültürel değerlerin korunmasına ve nesilden nesile aktarılmasına dolayısıyla milletlerin korunmasına ve devamına aracılık etmekte oldukları genel kabul görmüştür. Nitekim, millet ve kültür kavramlarının anlamlarına bakıldığında;
Türk Dil Kurumu Sözlüğü milleti, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus olarak tanımlarken; kültürü ise, tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü olarak tanımlamaktadır.
Tanımlardan da anlaşılacağı üzere, kültür; bir topluluğu millet yapan unsurlardan birisi olarak kabul edilmekte olup, yeme-içme de dolayısıyla yiyecek ve içecekler de kültür değerlerinden ve aynı zamanda toplulukları millet yapan değerlerdendir. Hal böyle olunca, yeme-içme sektöründeki esnafın insanların sadece maddi ihtiyaçlarını karşılamadığı aynı zamanda sosyal ihtiyaçlarını da karşıladığı ve bu yönden de toplumsal fayda sağladığı görülmektedir. Keza, esnaf ve sanatkarların oluşturduğu sektörler, başta esnaf ve sanatkarın kendisine ve devamında çalıştırdıklarına istihdam sağlayarak da hem ekonomik hem toplumsal fayda sağlamaktadırlar.
Sosyal işlevleri ile diğer sektörlerden ayrışan ve farklılaşan yeme-içme sektörü, örgütlenmesini tamamlayarak ulaşacağı örgütlü gücünü; verimliliğini ve karlılığını artırmak için bir ekonomik güç olarak hem de kamusal alanda hak ettiği pozitif ayrımcılığı elde edebilmek için toplumsal baskı gücü olarak kullanabilir, kullanmalıdır. Sektörün,Türk Turizmine katkısı ve girdilerini iç piyasadan karşıladığı da bu bağlamda dikkate alınması gereken hususlardan olup ayrıca çalışılacak konulardır.